Sağlıklı Yaşamın Sırları

Sağlıklı Yaşamın Sırları

Yayın Tarihi: 19-03-2020

Bedeni arındırmak sağlıklı yaşamanın ön koşulu.

Hastanın belli semptomlarını gidermek; diğer bir deyişle hasar görmüş dokularının bir kısmını onarmak için yapılan tedavilerin başarılı olma şansı yoktur. İnsanı sağlıklı kılmak için, ancak tutarlı bir bütünlük içinde yaklaşım gerekir.

Beslenme konusu insan sağlığı için son derece önemlidir. Sağlıklı bir detoks için sindirim sistemi, bağırsakların özel durumu, suyun önemi, elektrosmogun yaşamımızdaki riskleri, gıda intoleransı ve beslenme ile ilgili temel yaklaşımları göz önünde bulundurmak gerekir.

Sağlıklı bir detoksun temelini nöralterapi oluşturur. Bu bütüncül yaklaşımı, aynı zamanda bir sağlık güçlendirmesidir. Artık hastalıkla mücadele yaklaşımından daha çok bedenin sağlıklı kılınması hedeflenmelidir. Burada asıl amaç, hastalıkla mücadeleden daha çok insanın sürekli sağlıklı kalması ve hastalanmaması için bedeni desteklemektir. Hedefimiz; öncelikle bedenimizde birikmiş olan toksin yükünü tespit edip onları bedenimizden uzaklaştırmak.

Sağlıklı ve dengeli bir beslenme alışkanlığı kazandırırken bozulmuş olan bağırsak florasının yeniden düzenlenmesi, varsa eksiklerin yerine konulması, nöralterapi, manuelterapi, manyetik alan, kinezyoloji, ozonterapi ve hipnoterapi başta olmak üzere tamamlayıcı tıpın tüm imkanlarını kullanarak bedenin yeniden düzenlenmesini sağlamak. Gerek halinde gıda takviyeleri ve medikal destek, aynı zamanda bedenin regülasyonunu sağlamak için nörovejatatif ortamda tedavi başlatılması ve sonrasında hasar görmüş veya bozulmuş olan doku ve organların onarılmasıdır.

Beden zararlı toksinleri karaciğer, böbrekler, bağırsaklar, akciğer ve ter yoluyla atarak kendini temizler. Başka bir deyişle kendini arındırır. Detoks sadece beslenme veya kolonhidroterapi ile yapılamaz; çok daha kapsamlı bir süreçtir. Detoks yaptığını iddia eden çok sayıdaki diyetisyenlerin yaptığı, sadece beslenmenin temel alındığı detoks programlarıdır; oysa detoks çok daha kapsamlı ciddi bir iştir.

Detoksifikasyon nasıl yapılır?

İlk iş; hangi tür bir detoksifikasyona ihtiyaç olduğunun tespit edilmesidir. Bunlar:
  • Özel diyetlerle vücudu arındırma
  • Belli sürelerde doktor kontrolünde su, sağlık orucu.
  • Nöralterapi
  • Manyetik alan tedavisi
  • Ortomoleküler tıp
  • Hipnoz
  • Sebze suyu ve meyve suyu rejimleri
  • Vücudun toksinlerden arınmasına yardımcı olan bazı vitamin ve aminoasitler
  • Bioinformatif tıp ve Biyomanyetik alan terapileri, manyetik alan ReviQuant, Biorezonans
  • Biofoton tedavisi
  • Bitki çayları ve bitki rejimleri
  • Homeopatik tedaviler
  • Sauna, hamam, kaplıca veya hipertermik seanslar(terleme)
  • Kolon temizleme seansları (kolonhidroterapi)
  • Ozon uygulamalarıdır.

Her yıl insanlar topraktan, sudan, soludukları havadan, yani atmosferden ve gıdalardan aldıkları binlerce kimyasal ve fiziksel toksik ve zehirli maddelerin etkisi altında kalmaktadırlar. Bu zehirli maddeler vücudumuzdan böbrekler, karaciğer, akciğer, barsaklar ve deri gibi bir çok organın ortak çabası ile vücuttan uzaklaştırılırlar. Çevremizin ve bedeninizin ürettiği toksinlere karşı detoks sistemlerimizin yetersiz kalması halinde toksin yükümüz artar, yorgunluk, güçsüzlük, bitkinlik, kendini iyi hissetmeme, aşırı uyku yada uykusuzluk, kas ve eklemlerde gerginlik, ağrı ve güçsüzlük, başağrısı, sinirlilik, bunaltı hissi gibi bir çok sağlık sorunu ortaya çıkar. Yaşadığımız yerdeki hava kirliliği, çevre kirliliği nedeniyle içme sularında kurşun, civa gibi ağır metallerle beraber 700’e yakın yabancı ve istenmeyen madde, 10.000’e yakın solvent, ve gıda katkı maddeleri artıkları bedenimize geçmektedir. Bazı gıda maddelerinin üzerinde içeriğinin yazmaması durumu daha da ağırlaştırmaktadır. Sanayi artıklarının denizlere akması, ilaçlama, sanayinin oldukça gelişmesi, evimizde kullandığımız petrol ürünleri, elektronik aletler, cep telefonu, televizyon, iPad, elektronik el oyuncakları ve kimyasal toksinler.

Elektromanyetik kirlilik son zamanlarda hızlıca artan en önemli sorunlardan bir tanesidir. Elektromanyetik alanların iki tür etkisi vardır. Bunlardan ilki çok kısa zaman içinde ortaya çıkar ki bunlar baş ağrısı, gözlerde yanma, yorgunluk, halsizlik, depresyon hali, konsantrasyon eksikliği, nedensiz terleme, baş dönmesi, uykusuzluk ve sürekli rahatsızlık nedeniyle topluma katılamama şeklinde gönderi gösterir. Diğeri ise daha uzun bir süre sonra ortaya çıkar ve vücudumuzun moleküler ve kimyasal bağları, hücre yapısı ve korunma sistemlerine etki eder, kansorejen etkisi bu tür bir etkidir. Elektrosmoke'tan korunmak için yaşadığımız ev, çalıştığımız ofis ve özellikle uyuduğumuz odayı televizyon, bilgisayar, müzik seti ve cep telefonlarınının zararlı etkilerinden uzak tutmaya çalışmalıyız. Bu aletlerle yaşamak zorunda olduğumuz ortamları ise zararlı frekansları yok edecek cihazlar kullanarak arındırabiliriz.

Beslenme en çok dikkat etmemiz gereken olayların başında gelir. Bilinçli olmamıza rağmen çoğu kez günlük aldığımız gıdanın %10’u kadar olması gereken hayvansal proteini daha fazla tükettiğimiz gibi, bunun yanında kafein, alkol, yağlar, bilinçsizce kullanılan ilaçlar, özellikle antibiyotikler ve bedene dışarıdan verilen diğer sağlıksız ürünlerin çok kullanılması bizi yaşamın ileri dönemlerinde kalp damar problemleri, eklem hastalıkları, aşırı kilo, diyabet gibi baş edilmesi zor olan bir çok sorunla karşı karşıya bırakabilir. Düzensiz beslenme bağırsak florasını bozarak bağırsakların görevleri yapamaz hale gelmesine ve bağışıklık sistemi zayıflamasına neden olur. Bağırsak florasının tekrar düzenlenerek kabul edilen normal sınırlar içinde tutulması sağlıklı bir yaşamın en önemli şartıdır. Bağırsak florasını düzenleyen en etkin terabi şekli ise kolon hidroterapi yöntemidir. Bedenin detoksifikasyona ihtiyacı olduğunu, tıbbi verilerin dışında, durup dururken, hiçbir nedene bağlı olmayan baş ağrısı, sırt ve boyun ağrıları, alerjik semptomlar, uykusuzluklar, davranış değişiklikleri, eklem ağrıları, sürekli tekrarlayan solunum şikayetleri ve gıdalara karşı gelişen alerjik problemler gibi belirtilerle anlayabiliriz. Eklem ağrıları, sürekli kabızlık, hemoroid sorunları, sindirim sistemi yaraları, sinüs tıkanıklıkları, egzamalar, sedef hastalığı gibi cilt sorunları da detoksifikasyon ihtiyacının göstergeleridir. Bugün pek çok büyük marketlerde ve kozmetik ürünler satılan mağazalarda detoks ürünleri satılmaktadır. Bu doğru bir şey değildir. Detoks daha çok kozmetik amaçlı kullanılmakta bu doğru değildir. Oysa bedeni arındırmak sağlıklı yaşamın ön koşuludur. Bedende hastalıkların oluşumunda temel özellik bağı dokusu dediğimiz yapının işlevselliğini kaybetmesi sonucu oluşmaktadır. Bedenimizin %65-70 lik kısmı sıvadan oluşur ve bu sıvanın da %80'lik kısmını bağ dokusu oluşturur.

Detoksifikasyon; bağ dokusunda birikmiş olan yıkım ürünlerinin sebep olduğu hastalıkların uzaklaştırılmasıdır. Detoksifikasyon sadece bağırsak temizliği değil, yeme içme değişikliği değil, bazı vitamin ve minerallerin alınması değil; komple bağ dokusunu temizlemeye yönelik işlemlerdir.

Detoksifikasyon kişiye özgü yapılır. Öncelikle kişinin bağı doksundaki toksik yükü belirlenir; ikincisi bedenin organsal işlevlerinin belirlenip tespit edilmesi bunların kendi kendine çalışmasında regülasyonunda bir aksaklık var mı, belirlenir; üçüncüsü de hasar görmüş doku organ varsa onların tedavi edilmesidir.

Vücudumuzda bir saniyede yaklaşık 300 milyar reaksiyon gelişir. Bedenin biyolojik ritmi vardır. Bunu başta hormonlar düzenler. Mesela sabah öğlene doğru çıkan ateş bakteriyel enfeksiyonlarda görüldüğü gibi akşama doğru çıkan bir ateş ise viral enfeksiyonlarda görülür. Dolayısıyla akşam saatlerinde oluşan ateşe antibiyotik veremezsiniz. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirirmeniz gerekir. Buna biyolojik saat denir. 24 saat içinde gece ile gündüzün sürekli ritmik halde devam etmesi gibi insan vücudunda 24 saat içinde sürekli ritmik reaksiyonlar oluşmaktadır. Mesela sabah saatinde kalkınca içilen bir sigara gün ortasından sonra içilen 13 sigaraya bedel bir sigaradır. Vücudun o saatte salgılamış olduğu hormonlar sayesinde enerji yüklenmesi oluşur. Enerji gıdalarına aç, suya aç bir vücut sigara ile karşılaştığında oluşturacak olduğu toksik yüklenmeler çok çok daha fazladır. Saat 11:00 gibi bedenin tüm rezervleri çalışıyor ve enerji olarak en yüksek seviyededir. Mesela bu zamanda bir kalp rahatsızlığı geçiriyorsanız beden bunu maskeleyebilir. Bunu fark edemeyebilirsiniz. Uyku vücudun en aktif zamanıdır. Uykuda salınan melatonin hormonu gün içinde maruz kaldığınız toksik maddelerin elimine edilmesi alt yapısına sahiptir. Bunun için kaliteli uyumak çok önemlidir. Sabah yorgun kalkıyorsanız, enerjik kalkmıyorsanız değil 8 saat 18 saatte yatsanız kalitesiz ve niteliksiz uyku uyuyorsunuz demektir. Kaliteli uykunun da çok basit koşulları vardır. Odanızın iyice havalandırılması gerekir, oda muhakkak ve muhakkak karartılmalıdır, yatak odasında başımızın ucunda herhangi bir elektrik prizi, cep telefonu, yayın yapıcı elektronik cihaz, televizyon olmayacak.

Elektrosmoke gün içinde bedenin regülasyon mekanizmaları çalıştığından kısmen tolere edilebiliyorken gece bu regülasyon kapasitesi tam çalışamadığından etkisi 4-5 kat daha fazla olabilmektedir. Vücut o sırada gün içindeki yıkımların tamiri ile meşgul. Bağısak florasının gelişiminde normal doğum son derece önemlidir. Anne vajinasında bağırsak sağlıklı florasının benzeri bir flora bulunur. Ecoli'den zengin bu sıvıyı çocuk doğum sırasında alıyor ve ondan kök hücre oluşturarak bağırsak florasını oluşturuyor. Floranın %80 lik kısmı bu şekilde oluşur. %20 florasını da annesini emerken almış olduğu laktobasillerden oluşturur. Sezeryanla doğan bir bebekte bağırsak florası hep dışardan kazanılır dolayısıyla vücut savunmasının %90 ından fazlasının karşılandığı bağırsaklar yeterli çalışamayanca hastalıklarda ortaya çıkmaktadır. Sezeryan ile doğan bir çocuk muhakkak uygun bir probiyotik-prebiyotik ile desteklenmelidir. Normal doğum doğuran anne değildir, doğan çocuktur. Anne sadece durur ve çocuğun doğmasına yardımcı olur. Normal doğum bir annenin en güzel detoksifikasyon yaptığı olaydır. Gebelik sırasında bağ dokusunda biriken doğuma hazırlık maddeleri ve artık maddeler doğum sırasındaki kasılma ile beraber vücuttan uzaklaştırılırlar. Eğer sezeryan ile doğum yapmışsa doğuma hazırlık için bağ dokusunda biriktirilen bütün mineraller ve diğer maddeler burada kalır. Ayrıca sezeryan sırasında kesilmiş olan yerde 500.000 kilometrelik sinir ağının birbiriyle olan iletişimini de bozuyorsunuz. Pek çok kadın hasta vardır ki sezeryana kadar olmayan baş ağrısı, migren, uykusuzluk, kabızlık, eklem ağrıları, sırt ağrısı, bağırsak problemleri, hipertansiyon ortaya çıkmaktadır.

Mide problemlerinin başında dengeli ve doğru beslenmenin yapılamaması gelmektedir. Sindirim ağızda başlar ve anüste biter. Bir tarafta oluşan problem bir sonraki aşamaya yansıyarak devam eder.Biz bir defa suyu yetersiz içiyoruz. 2. suyu sadece yemek sırasında, olmaması gereken yerde içiyoruz. Bu da sindirimi son derece zorlaştırmaktadır. Su yemeklerden en az 30-45 dk önce 1-2 bardak içilmelidir veya yemekten en az 1,5-2 saat sonra içilmelidir.

Bugün bağışıklık sistemi hastalıklarında, mide bağırsak sistemi hastalıklarında, cilt problemi hastalıklarının çoğunun temelinde bozulmuş bağırsak florası yatmaktadır.

Bağırsak florasını bozanlar:

  1. Doğru su içmemek,
  2. Kontrolsüz ilaç kullanımı (özellikle antibiyotikler),
  3. Kontrolsüz olarak tüketilen hazır gıdalar,
  4. İçinde hangi pestisit veya ağır metal olduğunu bilmediğimiz gıdalar.

Sabah kalktığınızda kendinizi yorgun hissediyorsanız ve dişlerinizi fırçaladığınızda kanama oluyorsa ve deriniz eskisine oranla matlaşmış ve kurumuşsa kilo alıyorsanız biliniz ki bağırsak floranız bozulmuştur. Yenilen gıdalar bana allerji yaptı denildiğinde yanlış bir bilgi vermek ihtimali yüksektir. Çünkü ülkemizde allerji, entolerans ve duyarlılık aynı manada kullanılmaktadır. Oysa allerji gerçek manada bir IgE reaksiyonudur ve bu da ancak vakaların onbinde birinde görülür. %10'luk bir kısmını ise entolerans oluşturur. Entoleransda bir enzim eksikliği yada azlığı vardır ve buna bağlı olarak bazı besinler sindirilememektedir. %90'lık kısmını ise bozulmuş bağırsak florasına sekonder olarak gelişen bağırsak duvarında ödem ve IgG ye karşı vermiş olduğu bir çapraz reaksiyondur ki bu allerji değildir. Bozulmuş bağırsak florasını düzeltmekle düzeltebilen bir durumdur. Yani gıdadan uzak durmak değil çözüm. Çözüm probiyotikler ve diğer tamamlayıcı tıp yöntemleri ile beraber bağırsak florasını düzeltmektir.

Bedende, yani bağ dokusunda birikmiş toksinler sokakta biriken çöpler gibidir. Çöpçü gelmezse sokaklar çöpden geçilmez ve salgın hastalıklar kısa sürede yayılır. Sağlıklı beslenmede öncelikle hayvansal gıda tüketimi azaltılmalıdır. Siyah çay ve kahve azaltılmalıdır. Çünkü mide ve bağırsakları tahriş eder. Bağırsaklarda meydana gelen enflamasyon sonucu vitaminler, mineraller ve aminoasitler yeterince emilemez ve çeşitli rahatsızlıklar ortaya çıkar. Özellikle detoks diyeti yaparken dikkat edilecek en önemli noktalardan bir tanesi de alkol ve kafeinli içecekler, kola ve gazlı meşrubatlar ve meyve suyu konsantrelerini kullanmamaktır. Sağlıklı bir yaşam için taze ve organik sebze ve meyveleri tercih edin. Elma, kivi, üzüm, kavun, ananas, kırmızı erik, kiraz, böğürtlen, çilek, vişne, turp, lahana, brokoli, kabak, karnıbahar, ıspanak ve havuç ilk seçimler olabilir. Dahası meyveleri bulamıyorsanız doğal ve güneşte kurutulmuş olanlarından faydalanabilirsiniz. Tatlandırıcı olarak aspartam ve sakarin kullanılmamalıdır.

Allerjik reaksiyonlar; baş ağrısı, bulantı, uyku hali, depresyon, hafıza kaybı, bulanık görme gibi pek çok yan etkisi vardır. Taze sıkılmış meyve sularını dörtte bir oranında sulandırabiliriz. En doğru meyve sularından biri limon suyudur. Limon suyunu ılık yada sıcak suyla içilebilir. Çok iyi bir toksin atıcıdır. Ayrıca taze elma, pancar, lahana, havuç, kereviz ve üzüm suları da çok yararlıdır. Buharda pişirilmiş sebzelerin pişme sularının içilmesi çok sağlıklıdır. Akşam yemeği en geç 18:30’da yenmelidir. Öğünler oturarak rahat bir pozisyonda yenmeli, lokmalar yavaş yavaş ve uzun çiğnenmelidir. En az 20 tercihen 30 kez çiğnemeli. Öğünlerde özellikle posalı ve taze sebze tüketmeye dikkat edilmeli, yemeklerden sonra mutlaka bitki çayı içilmelidir.

Detoks yaparken dikkat edilmesi gerekenler:

  • Cild detoksunu ihmal etmeyin, buhar banyolarından saunadan hamamdan ve masajdan yararlanın.
  • Güne yarım limon suyu ilave edilmiş bir bardak ılık su ile başlayın.
  • Ekolojik tarım ortamında yetiştirilmiş organik besinleri tercih edin.
  • Çok gerekli olmadıkça ağrı kesici, gaz giderici, mide ilaçları gibi ilaçları kullanmayın.
  • Kahve, alkol ve sigarayı bırakın.
  • Gün boyunca en az kilograma 50 ml eden su için.
  • Günde en az üç öğün yemeye dikkat edin.
  • Her gün en az 2 porsiyon sebze ve meyve tüketmeye özen gösterin.
  • Fiziksel aktivite yapmayı ihmal etmeyin.
  • Sebze ve meyve suyu karışımlarından yararlanın. Bu karışımlar da havuç, şalgam veya pancar, elma, papaya, kavun ve kivinin olmasına özen gösterin.
  • Detoks süresince günde iki fincan kadar rezene veya karahindiba çayı için.
  • Gece yatarken bir fincan ılık suya veya süte bir çay kaşığı taze bal ilave edip yavaş yavaş yudumlayın. Gece acıkmanızı kontrol etmeye yardımcı olacağını göreceksiniz. Ayrıca isterseniz bir dilim çikolata da yiyebilirsiniz.
  • Hayvansal protein ihtiyacınızı balık ve doğada yetişmiş hayvanlardan sağlamaya çalışın.
  • Düzenli olarak dönüşümlü sıcak ve soğuk duş alın.
  • Olumlu olun. Sizi güldürecek veya gülümsetecek ortamlarda, sevdiklerinizle bir arada olmaya özen gösterin.
  • Kendinize dinlenmek için zaman ayırın.
  • Dostlarınızın, büyüklerimizi ziyaret edin. Eşiniz ve çocuklarınız da daha çok birlikte olabileceğinizi fırsatlar yaratın.
  • Eğlenmeyi ihmal etmeyin.

Detoksun süper meyveleri:

Ananas, greyfurt, kayısı ve şeftali, portakal, elma, siyah üzüm, kivi

Detoksun süper sebzeleri:

Lahana grubu Sebzeler (beyaz ve kırmızı lahana, brokoli, Şalgam, hardal, kırmızı turp, pancar, bürüksel lahanası, karnabahar), havuç, enginar, kereviz ve yerelması, sarımsak ve soğan

Şişmanlık

Günümüzün en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Şişmanlık sonucu gerek psikolojik gerek fiziksel gerek ise sosyal anlamda ciddi bozukluklar oluşturmaktadır. Beden kitle endeksi = Vücut ağırlığı / boyun karesi. 18.5 zayıf, 18.5-24,9 normal, 25,5-29,9 hafif şişman, 30-35 obez, 35 üstü morbit obez.

Şişmanlık uzun süren bir enerji dengesizliği sonucu ortaya çıkar. Belli başlı nedenleri şunlardır:

  • Fazla yemek,
  • Fiziksel hareketlerin azlığı,
  • Psikolojik bozukluklar,
  • Metabolik ve hormonal bozukluklar,
  • Kalıtımsal faktörler,
  • Bozucu alanlar (geçirilmiş hastalıklar).

Kilo vermeye yönelik yöntemler:

  1. Diyet tedavisi
  2. Davranış tedavisi
  3. Egzersiz
  4. İlaç tedavisi
  5. Cerrahi tedavi

Öneriler:

  • Boyunuza uygun ağırlığı hedefleyin,
  • Kilolu ve şişmansınız önce ağırlık artışını önleyen, daha sonra sağlığınızı korumak için ağırlık kaybetmeyi hedefleyin,
  • Az yağ eklenmiş sebze, yağsız beyaz et, kurubaklagiller, yağı azaltılmış süt yoğurt, meyve ve tam tahılları tüketerek sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanın,
  • Porsiyon büyüklüğünde, sağlıklı beslenmek için diyetisyenniz tarafından önerilen miktarlara uyun,
  • Düzenli fiziksel aktivite yapın,
  • Aldığınız enerji ile tükettiğiniz enerji miktarını dengeleyin,
  • Sağlıklı yeme alışkanlığı ve düzenli fiziksel aktivite ile çocuklara örnek olun,
  • Günde en az üç öğün yemek yiyin. Öğün atlamayın öğün atlamanız bir sonraki öğün daha fazla yemenize ve böylece daha fazla enerji almanıza neden olur.
  • Öğünlerde enerjisi yüksek hamur işleri, tatlılar, yağlı çerezler yememeye çalışın,
  • Kullandığınız yağ ve tuz miktarını dikkat edin,
  • Kurallarına uygun su için,
  • Vücut ağırlığını korumada davranışlarımızın önemli olduğunu unutmayın. Gerektiğinde uzmanlardan davranış değiştirme tedavisi desteği alın.

Asidoz

Aşağıdaki şikayeti ve bulgular vücudunuzun asitliğinin göstergeleridir:

  • Mide ve yemek borusunda sık sık yanma hissi, sık sık gaz çıkarma, kabızlık veye karın bölgesinde şişkinlik yakınmaları,
  • Kasılmalarınız veya kramplarınız, gerginlikleriniz,
  • Egzema, dermatit,
  • Sık sık baş ağrılarının olması,
  • Kendini yorgun hissetme,
  • Konsantrasyonda azalma,
  • Küçük olumsuzluklarda sinirlenme, depresyon,
  • Eklemlerde ve omurga sisteminde ağrılar,
  • Uykusuzluk, uykuya dalmada zorluk.

Bağırsak florası ve önemi

Bağırsaklar alan olarak 400-600 m2, yani bir futbol sahasının yarısından biraz daha büyük bir yüzölçüme sahiptir. Bağırsak florasında bilinen 500 üzerinde bakteri mevcuttur ve bunlar sayı olarak bir ila 10 katrilyon arasındadır. Bu bakteriler genellikle kalın bağırsak da bulunur. Sağlıklı bir insanda bağırsak florasındaki bakterilerin %98’i faydalı olup, yediğiniz besinlerdeki proteinleri aminoasitlere, karbonhidratları disakkaritlere ve yağları da yağ asitlerine dönüştürürler. Ayrıca bağırsak mukozasında da enflamasyonu engellerler. Bağırsak seçici geçirkenliği korunur ve dolaşıma geçmemesi gereken ağır metal, toksinler ve sindirilmemiş gıdalar gibi toksik maddelerden korunmuş oluruz. Bu gün pek çok hastalığın temelinde geçirken barsak sendromu olduğunu biliyoruz.

SONUÇ

Sağlıklı bir beden ancak sağlıklı bir bağ dokusuyla oluşur. Sağlıklı bağ dokusu; sağlıklı bağırsak florası, sağlıklı bir vejatatif sinir sistemi, detoks organlarının sağlıklı çalışması ve sağlıklı ve doğru bir beslenme ile olur.Sağlıklı bir beden için kişi ReviQuant Bioscan veya AK kinezyolojik testler ile değerlendirilmeli, toksik yük, vitamin, mineral ve probiyotik gibi ihtiyaçları belirlenmeli,nöralterapi, ozonterapi, kolonhidroterapi, hipnoterapi ve manyetik alan tedavisi gibi tamamlayıcı tıp yöntemleri ve beslenme kişiye özel programlanmalı ve uygulanmalıdır.

Sağlıklı yaşam dileğiyle…

Dr. İlhan GÜNAYDIN